Alışveriş Sepeti

Alışveriş Sepetiniz Boş

Alışverişe Devam Et

Şehrin Ortasında Doğaya Dönüş

Mutfağımı git gide doğallaştırmaya çalışıyorum. Bahçemde küçük de olsa ektiğim, biçtiği bir alanım var. Meyve sebze ihtiyacımızı karşılıyor diyemesem de kendi ürettiğinin tadı tabii ki bambaşka.
Elini toprağa değirmek, doğanın verdiğini kucaklamak öyle bir his ki… Onu israf edemiyor insan.
Kabuğuna kadar ziyan etmemek istiyor. Artık o yargılar kırıldı. “İstanbul’un ortasında domates mi yetiştireceksinler, bu yetişmez buradalar” zor olsa yıkılmaya başladı. Komşularıma bakıyorum neredeyse hepsi az çok bir şey ekmeye çalışıyorlar. Sebze, meyve olmaz çiçek olur ama mutlaka elini toprağa değirmek istiyor birçok insan. Bahçesi olmayan saksısında yetiştiriyor, penceresinin önüne koyuyor. Betonlar arasına gizlendiğimiz bu şehirde artık herkes nefes almak istiyor, yeşili görmek istiyor. Doğa dönmek için öyle büyük alanlara ihtiyaç olduğunu hiç düşünmüyorum. “Ya şu yok ki.”dediğimiz her şey bizi geride tutan, aslında kafamızda kendimize koyduğumuz engeller.
Geçen seneye kadar ben de “Nasıl olur?” “Burada yetişir mi?” diye soruları kendime bahane ediyordum. İşinin ehli insanlara danıştın mı, araştırmanı yaptın mı mutlaka bir yol bulunuyor.
Bahçemde yetiştirdiklerimi havalar soğudukça yavaş yavaş eve de taşımaya başladım. Maydanozumu, biberiyemi, kekiğimi kökleriyle alıp vazolara ektim. Artık mutfakta demirbaş haline geldiler. WMF’in üçlü vazosunda duruyorlar. Vazo da hep elimin altında. Biberiye, nane, kekik ne çok şeye yakışırmış bu yolla onu da gördüm. Olur mu olmaz mı diye düşünmeden bir dal kekik koparıp koyuyorum yemeklerin üzerine. O kadar çok yemeğe de yakışıyor ki. Varsın yakışmasın elimle ektiğim, ellerimle suladığım kekiğin tadı yine de bir başka oluyor.